Ve sonunda gün gelmişti. Sıkıcılıkta hepsi birer dünya markası olan yemek yeme, sinemaya gitme, ve en sevmediim yürüyüş yapma aktivitelerinden sonra sonunda bana gelecekti. Evime gelecekti, yalnız olacaktık. Gerçi o daha tanıştığımız ilk gece beni evine çağırmış, bense 'Ben öyle hemen eve gelmem' tarzında saçma bir espri yapmak uğruna daveti geri çevirmiştim. Bundan sonra gittiğimiz her yemekte, izlediğimiz her sinemada bunun pişmanlığı içimde biraz daha büyüdü. Esprilerimin kötü olduğunu biliyordum, bu gerçekle de barışıktım. Ama zamanlama konusunda da batı medeniyetlerinin çok gerisinde olduğumu farkettim.
Neyse, olan olmuştu. Acılar çekilmişti. Ama artık geliyordu. Bir nevi hasat zamanıydı diyebiliriz. Onu beklerken kendimi hayat dolu bi insanmış gibi göstermek amacıyla camlar açıldı, hareketli bi müzik koyuldu. Dişimi de fırçalayın bari, ağzım çamur gibi diyerek banyoya gittim. Diş fırçalandı, salona geri dönüldü. Ama bi problem vardı. Salonun tam orta yerinde, öyle lafın gelişi orta yerinde değil, geometrik olarak orta yerinde bir kuş duruyordu.
İyi görünümlü, mütevazi, artık uçmaktan yorulduğu her halinden belli olan bir kuştu. Ve pis pis bana bakıyordu. Seni dışarı alalım arkadaşım, dedim. Tepki vermedi. Ama bakışlarında, her zaman geldiğim yer kardeşim zorluk çıkarma gibi bir ifade vardı. İkna yöntemiyle arkadaşı uzaklaştıramayacağımı anladım ve kışkış yöntemine geçtim. Hızlı adımlarla kuşa doğru birkaç adım atıyor ve tırsıp kaçmasını umuyordum. Ancak kuş ben ona yaklaşınca havadan 5-10 santim yükselerek bana üç dört adım uzak bir yere tekrar konuyordu.
Bi sigara yaktım ve plan yapmak üzere yere oturdum. Kuş bu esnada bana ne düşünüyorsun hayatım, der gibi bakıyordu. Sigaranın sonuna doğru aklıma muhteşem bir fikir geldi. Odamda duran sanayi tipi vantilatöre dığru hareketlendim. Vantilatörü sonuna kadar açacak ve kuşa doğru tutacaktım. Üşür ve gider dedim. Zaten buraya da sıcak bi ortam diye gelmiştir. O vantilatörün rüzgarı kuşta bi türbülans etkisi mi yarattı, kafasını mı güzelleştirdi bilmiyorum. Ancak siktiğimin kuşu artık daha bi rahatlamış, daha bi yerinden memnun gözüküyordu. Tam 'Ne uçucam a.k., otururum evimde televizyon seyrederim' kafasına geldi yani.
Derken telefonum çaldı, misafirim 10 dakika içinde bende olacağını, bi şey isteyip istemediğimi sordu. Bir an içimden sapan istemek geldi. Ama bu siparişimin ikimizle ilgili bi şey olacağını düşünmesinden korktum. 'Nasıl bir sapığın evine gidiyorum ben', demesin diye vazgeçtim. Yok dedim, gel sen.
Artık vakit kısıtlıydı. Daha sert önlemler almak zorundaydım. Discovery'de bi hayvanın üstüne havlu attıklarını, hayvanın üstüne düşen havluyla tamamen paralize olduğunu izlemiştim. Ancak bu hayvanın ne olduğunu hatırlamıyordum. Bir terliksi ya da bir memeli olabilirdi. Neyse şamsımı deniyeyim dedim ve içerden aldığım havluyu kuşun 3-4 metre yanından kuşun üstüne attım. Olmadı, kuş yerden hafif havalanarak havlunun yere düşmesini bekledi havlunun üstüne kondu.
Artık ılımlı yöntemlerin sonuna gelmiştim. Misafirim her an gelebilirdi ve kuş hala benimleydi. Bir kuşun önünde sevişmek istemiyordum. O geldikten sonra kuşu evden çıkarmak için vereceğim maymunca çabalarda büyük ihtimalle onun benle sevişmek istememesine yol açacaktı. Ben kız olsam, sevişmeyi düşündüğüm adamın bir kuşu dört duvarda kovalamacasını seyrettikten sonra herşeyi takrar gözden geçirirdim.
Neyse, söylediğim gibi. Artık kuşa sert tarafımı göstermekten başka zaren kalmamıştı. Banyoya yönelerek elime bir deodorant aldım. Deodorantın gazına çakmak yakarak kendime bir ejderha süsü vermek istiyordum. Deodorant çakmak ikilisinin getireceği sonuçları bilir gibi, bi pinpiriklendi kuş. Cama doğru birkaç adım attı. Hatta ben ufak bir ateş gösterisi yapınca yerden yükselerek camın agzına geldi ve durdu. Korkmuştu, ancak camın diğer tarafına da geçmiyordu.
Bende ateş şovuma biraz da ses efekti katmaya karar verdim ve elimde deodorantın gazını çakmakla yakarak ve 'AAAAAAAA' diye bağırarak cama doğru hareketlendim. İşe yaramıştı. Uçtu, gitti arkadaş. Ancak canımın önüne geldiğimde o insanlıktan çıkmış halimle ilk gördüüm kaldırımın üstünde hangi evin benimki olduğunu çözmeye çalışırken beni gören ve şaşkınlık-korku arası bi ifadeyle bana bakan misafirimi gördüm. Sigara alıp geliyorum dedi. Bir daha gelmedi. Çok da güzeldi.
No comments:
Post a Comment