Friday, June 5, 2009

Matador’dan mektup




Canım karım,
Sana bu mektubu hastaneden yazıyorum. Dün gece gösteride boğa boynuzladı beni. Son anda çektim kırmızı kumaşı yan tarafıma, bana mısın demedi. Direk bana geliyormuş meğer. Kırmızıyla falan alakası yokmuş. Kasığıma soktu boynuzunu. Neyse sonra üç beş arkadaş birden geldi dikkatini dağıttı da beni çıkardılar oradan. Şimdi iyiyim merak etme. Sadece 25 dikiş atıldı. Fiziksel olarak kısa süre sonra eskisi gibi olabileceğim. Ama psikolojik olarak bu mümkün mü emin değilim. Beni izleyen insanların kahkahaları hala kulaklarımda çınlıyor. İbnetorlar hep kazananın yanında. Geçen hafta oley çekmeyi biliyorlardı. Benden iyisi yoktu geçen hafta. Dün aynı insanlar götleriyle güldüler bana. Zaten şu dünyada aşkım, bi kalecilik bi de matadorluk kadar nankör meslek yok.

Organizasyona da sinirlendim, yavşaklar benim daha geçen hafta şişlediğim boğanın kardeşini salmışlar üstüme. Hatırladım görünce o ibneyi kafesin içinden izliyordu ben kardeşini öldürürken. E onu bi hafta sonra benim üstüme salarsan, kırmızı mırmızı silkemez tabi, direk bana saldırır. Neyse sevgilim, durum böyle. Bilirsin, matadorlar gerizekalı oldukları kadar gururlu da insanlardır. Boğaya yenilen bir matador ölmüş demektir aslında. Ben şu an ölmedim ama ölmek için beni taburcu etmelerini bekliyorum. Şimdi burada edersem millet ne koymuşsa boynuzu kendine gelemedi der. Taburcu olduktan sonra uygun bi şekilde öldürücem kendimi. Sen tatilden döndüğünde ben öbür tarafta olurum. Benim için üzülme, hayatın tadını çıkar. Tek bi isteğim var senden. Bizim matador camiasından biriyle birlikte olma. Seni seviyorum.

Gomez

No comments:

Post a Comment