Tuesday, June 30, 2009

VİBRATÖR HAYRETTİN

Hayrettin oldukça varlıklı bir insandı. Onun bu zenginliği aslında ailesinden geliyordu, ancak o ailesinin yedi ceddine yetecek mirasını kısa sürede karıyla kızla yemiş ve daha sonra maddi açıdan çok zor durumlara düşmüştü. Bir ara paraya öyle sıkıştı ki, pony’sini bile satmak zorunda kaldı. Ama daha sonra tekrar yükselişe geçti. Borç harç ile açtığı seks-shop ile önce belini doğrulttu. Daha sonra seks-shoplar birbirini kovaladı. Hayrettin tekrar zengindi. Seks shoplar zinciri resmen para basıyordu.

Ancak eskiden paşazadelerin torunu saygıdeğer Hayrettin Bey olarak bilinen adam artık Vibratör Hayrettin diye anılıyordu dost sohbetlerinde. Bu Hayrettin’i derinden yaralıyordu. Zaten bu yara Hayrettin’in zamanla sosyal hayattan elini ayağını çekmesine neden oldu. Zengin ama yalnız bir adamdı Hayrettin artık. En işlek dükkânının arkasında kurduğu, tavanlarından kelepçeler, vibratörler sarkan ofisinde yeni siparişler kovalıyor, mutsuz bir şekilde oturuyordu. Akşamları da dükkanı kapatıp eve gidiyor ve tv karşısında uyuyakalıyordu. Hatta bazen evine bile gitmez, dükkan da yatardı. Kedisi bile yoktu.

Bir gün Hayrettin bu monoton ve yalnız yaşamından sıkıldı. Gümüşsuyu’ndaki dükkânından çıkıp Dolmabahçe Sarayı’na doğru yürümeye başladı. Şöyle denizin kenarına oturup vücuduna çay-sigara kürü uygulamaktı niyeti. Uzun yıllar sonra ilk defa soysal bir etkinlikte bulunacaktı. Bu aktivite çay bahçesine gitmek olsa da, Hayrettin için önemli bir adımdı. Sosyal demokratlar için küçük, Hayrettin için büyük bir adım…

Sigarasını daha denizi görür görmez alevledi. Birkaç dakika daha yürüdükten sonra boş bir yere oturdu ve uzakta duran garsona parmağıyla ilk önce 1, daha sonra da çayı karıştırma hareketi yaparak derdini anlattı. Garson kafasını gülümseyerek salladı uzaktan.

Tam bu sırada arka tarafından bir ses duydu:
“Ne güzel anlattınız derdinizi. Ben 10 dakikadır göz teması kurmaya çalışıyorum garsonla, başaramıyorum. Rica etsem bana da bir çayla kepek ekmeğine çift kaşarlı tost söyler misiniz?”

Hayrettin şaşkındı. Bu başörtülü, renkli gözlü, alımlı bayanın isteğine cevap vermek istiyordu. Ancak kepek ekmeğine çift kaşarlı tostu işaretlerle anlatmak, çayı anlatmaktan çok daha zordu.

“Ne demek!” dedi ama Hayrettin bu zorlukları hesaba katmadan. Öyle çıktı ağzından bir anda. Bir süre bu işi nasıl halledeceğini düşündü. Özellikle ekmeğin kepekli olması ve çift kaşar tercihi Hayrettin’i zorluyordu. Alımlı bayan efendi gibi bana bir de tost söyler misiniz dese bu iş hallolacaktı. Ancak bu güzel sesli, müşkülpesent bayanın tercihleri Hayrettin’i zorluyordu. Sağ elinin işaret ve orta parmağını birleştirerek yatay bir C şeklini verdiği sol elinin içine sokmayı düşündü. Bu da pek aklına yatmamıştı. Ayrıca kepekli ekmek konusunda bir açıklama getirmiyordu bu hareket. Üstüne üstlük arkasında duran güzel kadının hareketlerinden acelesi olduğu anlaşılıyordu. Bi gözü hep garsonun olduğu bölgedeydi, parmaklarıyla masaya vuruyor, bacaklarını hafif hafif sallıyordu.

Ne yapacağını bilemeyen Hayrettin bunu çaktırmamak için telefonla konuşuyor numarasına başvurdu. En azından biraz zaman kazanayım diye düşündü. Tam o sırada ufuktan beliren esmer garsonun çayı getirmek üzere yolda olduğunu fark etti. Hemen telefonunu kapattı. Garson çayını masaya koyarken: “Hanımefendiye de bir çay bir de kepek ekmeğine…”

Derken lafa alımlı bayan girdi: “ Kendi siparişimi kendim verebilirim beyefendi, teşekkür ederim”. Bayan öyle deyince, garson da sanki Hayrettin kadına yazmak için yan masadan çay tost gönderiyor gibi bi izlenim edindi. Kaş göz işaretleriyle kendine göre çok daha iri bir garsonu da yanına çağırdıktan sonra Hayrettin’e :”Ya sen ne iğrenç bi adamsın. Çay bahçesinde elalemin anasına bacısına sarkıyorsun,” gibilerinden serzenişte bulundu.

Hayrettin’in hasiktir lan demesiyle gözüne bir yumruk yemesinin arasında sadece saniyenin 100’de biri kadar bir süre geçmişti. Biri iri, biri ufak iki garson Hayrettin’i döve döve çay bahçesinden uzaklaştırdılar.

Dönüş yolunda bi sigara daha içen Hayrettin: “Daha da yazıhaneden çıkan şerefsizdir. Dolmabahçe çay bahçesi benim için bitmiştir,” dedi kendi kendine. Ama alımlı bayanın renkli gözleri hala aklındaydı. Onunla bir gün bir daha karşılaşacağını henüz bilmiyordu.

No comments:

Post a Comment